templatemo.com

ANA SAYFA

ATATÜRK

BİR YUDUM

ŞİİRLER

ŞİİR DİNLETİSİ

ŞİİRDEN ŞARKIYA

MÜZİK & VİDEO

MÜZİK DİNLETİSİ

RADYOLAR

YAZILAR

GÜZEL SÖZLER

FOTOĞRAF & RESİM

SİNEMA & TİYATRO

DOST SİTELER

TAVSİYE SİTELER

İLETİŞİM

Yaban

Kurumuş Elvan Şekeri




KURUMUŞ ELVAN ŞEKERİ
 
Davarı sağmaya gitti Beri’ye
Ben de gittim
İri cevizin gölgesinde bir taşın üstünde oturdu
Ben de oturdum.
Mor puşunun gölgesi vurmuştu yanağına
Gözleri sev beni diyordu kara kara
Dalıp dalıp mor dağlara.

İçini çekti
Ben de çektim.
- Şeherde davar var mı? dedi
- Yoh, dedim.
- Şeherde süt içiy misin? Dedi
- He, dedim.
- Şeher gızları gozel mi? dedi
- Yoh, dedim.
- Saa süt sağam mı? dedi
- He, dedim

Bir koyunu bacağından yakaladı
Koyunun ardına diz çöktü
Fışşır fışşır
Fışşır fışşır
Fışşır fışşır bir süt sağdı sitile
Sonra kuşağından bir tülbent çekti
Bir tasın üstüne yaydı tülbenti
Sitildeki sütü tasa boşalttı
Süzüldü süt.
- Al, iç!... dedi. Afiyet şekker ossun!
Aldım, içtim, ılık ılık… aşkımsı…
- Canın şekker de istiy mi Şemsocan?
- Yoh, dedim.
- Hoşlaştın mı sütten? dedi
- Çoooooh, dedim.
- Garnın acıhdı mı? dedi
- Doh, dedim.

Bizim köyün eteğinden bir çay akar
Akar gider murat ırmağına doğru.
Dönüşte, o çayın kenarında oturduk
Yan yana, diz dize.
Üst tarafa bıraktık sitilleri, sütleri
Su serptik birbirimize.
Ben O’nu ıslattım, O beni
- Ohuyup tasildar mı olacan? dedi
- Niye gittin şehre, ne var şeherde?

Gözlerine baktım ağlamaklı
Gözleri sev beni diyordu kara kara
Birşeyler demek istedim, diyemedim
Bir sarı elvan şekeri çıkardım cebimden
- Şeherden mi aldın? Dedi
- He, dedim.
Süt kokulu ellerine uzattım elvan şekerini
- Beni seviysen ye! Dedim.
Aldı kuşağına soktu, yemedi.
Çayın sularına çevirdi kara gözlerini
Başka bir şey demedi.

Nice yıllar gelip geçti aradan
O’nu, beni.
Yeri, göğü yaradan
Yazılarımızı ayrı ayrı yazmış
O’nun yazısı kapkara
Benim yazım bembeyazmış.
Ben büyük kentlerde kaldım
Aklım, fikrim, gönlüm, kafam o dağlarda.

Bir gün
Ta yıllardan sonra bir gün
Bir kış günü, yolum köye düşende
O’nun kapısını çaldım.
Ondördünde yeni doğmuş ay gibi
Bir kız açtı.
Sonra içeriye kaçtı
- Tanrı misafiri Anoooooo!
Şeherli biri geldi!
Kızı kendisinin aynı
Kendisi kadar güzeldi.

Biraz sonra kendi geldi,
Abooooooov!... Bu kim, bu ne böyle?
Bu mu birlikte Beri’ye gittiğimiz gonca?
Bana süt sağan eller bu mu?
Dağda-bağda yemlik, yonca
Topladığımız
Kız
Bu mu?

Sevgi, özlem, umut, arzu
Bende herşey
Yine öyle.
Sendeki sen n’oldu söyle?
N’oldu o simsiyah saçlar?
Dokuz bölük üstüne örerdin saç bağlarıyla
N’oldu on beşlik kız başın?
Bana süt sağdığın eller n’oldu?
Nerede Halep malı puşun?
Kızın tıpkı senin gibi, amma sen nerdesin, söyle:
Bu nasıl göz
Bu nasıl yüz,
Bu ne böyle?...

Bir gelin sandığı açıldı önümde
Nakışlı yazmalar
Kuzu postları
Çoraplar, işlikler, solmuş bohçalar.
Bir mendilin ucunda küçük bir düğüm
Katladı hepsini teker teker
Sonra mendildeki düğümü çözdü:
Kurumuş, taşlaşmış, sarı bir şeker
Bilya gibi, boncuk gibi.
Dudaklarına değdirdi kuru elvan şekerini
Sonra elime uzattı
Mahzun mahzun gülümsedi:
- Beni seviysen ye!... dedi.

Şemsi BELLİ
Bugün 4 ziyaretçi kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol